2 ay önce
Bir teknik adam düşünün; “En çok transfer yapan takım” olmayı övünç kaynağı yapıyor, “Küme de kalmayı” başarı kriteri olarak lanse ediyor. Sebebini de “ Gerçekci olmak gerek” diye dillendiriyor. Yersek…
Gelelim karşılaşmaya. Rakip Galatasaray. Okan Buruk beşte beş için ciddi bir kadro ile sahada. Gaziantep futbol kulübü ise yamalı bohça gibi.
İlk dakikalar ev sahibi ile kaleci Sokratis arasında geçti. Ama Barış perdeyi erken açtı. Ev sahibinin sahanın her yerinde uyguladığı baskı nedeniyle Gaziantep’in kontra denemeleri hedefe ulaşmadı. Kırmızı siyahlılar rakibin pas trafiği karşısında da aciz kaldı hep. Ve Yunus farkı iki yaptı.
Bölük pörçük oynayan, birbirini tamamlayan iki oyuncunu göremediğimiz Gaziantep ilk perdeyi şükürler olsun ki Sorescu’nun iki şutu ile tamamlayabildi.
İkinci perde, MBakata ve geçen maçın dinemosu(!) Manduki oyunda. Çıkanları anladık ta Ogün neden kenarda? Ev sahibi skorun rahatlığı ile ciddiyetten uzaklaşan bir görüntü verdi. Gaziantep rakibin pas hatalarını değerlendirmekten bile aciz.
Son yirmide Yusuf ve Kerem oyunda. Sarı kırmızılı oyuncular pas yerine ceza sahası dışından gelişi güzel vurma yarışına girince isabetli şut hayli azaldı. Batshuayi’nin golü ver kaç sonucu doğdu. Fark üç. Oyuna sonradan giren Furkan, Muslera’nın hatasını taaa santradan cezalandırdı. Bu vuruş maçın sonucu oldu.
Selçuk İnan’ın maç sonu demecini duyar gibiyim:
“Adana ve Rize beş yedi, biz üçte kaldık. Üstelik gol bile attık…”